böyle bir dizi vardı bir ara. senaristinin farklı bir alemden olduğunu düşünürdüm. bazen aralarda fazla güzel şiirler okunuyor ve fazla güzel cümleler kuruluyordu. bir örneğini şöyle vereyim:
***
***
sözler şurada:
geç kalmış, yolunu şaşırmış bir serseri bulut dedimdi göğümü karartan,
esmer bir imkânsızlıkmış meğer. geçmezmiş, bilemedimdi…
lâl bir masal; sen ve ben ihtimâli… dilsizlerin elleriyle gözsüzlere anlattığı.
aşk; santim santim budanmakmış gençliğinden, çarçabuk öğrendimdi.
ruhumu patlatan bir sevdanın fitilini şuracıkta çektimdi…
tam şuracıkta; insanların ömür dediği yerde.
ılık ılık akıyorsa damarlarım şimdi sana, hayra yorma!
kavuşmadan kapanmaz göğsümdeki bu yara…
o zaman aradım taradım, böyle bir şiir yok ortalıklarda… metin yazarının kaleminden çıkmış anlaşılan. ancak, şiirin dizelerinin ilk harflerine bakınca görülen şey, az önce metin yazarı dediğim şahsın, aklı çıkmış bir meczup olduğu açıkça ortaya koyuyor… hayır arkadaşım, bir dizi için bu kadarı fazlaydı zaten… iyi ki bitti!