çoğu yazısını sesli kahkahalar eşliğinde okuduğum muhterem ablam sivilay abla, her zamanki performansında:
Doktor ve akademisyen adaylara dikkat!!!
Soru: Sevgili Sivilay Abla, seçimlere çok az zaman kaldı ancak siz hala seçimlerle ilgili analizlere başlamadınız. Ben mecliste grubu bulunan bir partinin hatırı sayılır bir il başkanıyım. İlimizde aday adayları seçiminde nelere dikkat etmeliyiz? Yolumuzu aydınlatırsanız size minnettar kalırız. (Rumuz: Başkan)
Cevap: Sevgili Başkan, küçük ve orta büyüklükteki illerde en büyük tehlike arz eden milletvekili adayları başhekimlerdir. Başhekimler vatandaşın en zor zamanında başvurduğu insanlardır. Siyaseti kafasına koymuş bir doktor bu fırsatı iyi değerlendirir, gönülleri fetheder. Bu yarışta hiç bir meslek erbabı doktorlarla rekabet edemez.
Ancak hastaları ölümden kurtaran doktorlar demokrasi için ölümcül bir tehdittir.
Öncelikle; modern tıp, on binlerce yıllık tedavi ve şifa geleneğini bir gecede silip atmıştır. İttahat ve Terakkiden bu yana Türk jakobeniziminin itici gücü doktorlar olmuştur. Bu arada jakobenin sağcısı solcusu olmaz.
Doktorlar, hele de cerrahlar yaratılışa müdahale etme ayrıcalığı olan özel insanlar olduklarına inanırlar. Allah’ın deri ile kapladığı en mahrem yerlerimizi, iç organlarımızı bir neşter darbesi ile açabilirler. Bir doktorun bir insanın kalbini eline aldığı anda ameliyathanede çalması gereken A Space Odyssey’in muhteşem soundtrack’idir.
Doktorlar için tedavinin kesin bir yolu vardır. Sorunun çözümü yoruma açık değildir. Kürt sorununu geniş bir hava bombardumanıyla çözebileceğine kilitlenmiş bir doktoru hiç bir sosyolog bu tedavi reçetesinden vazgeçiremez.
İllerden aday belirlerken dikkat edilmesi gereken ikinci grup ise akademisyenlerdir. Şimdi her ilde bir üniversite var. Bu demektir ki her ilde birden fazla profesör var. Akademisyenler için kendileri ‘hoca’ geri kalan herkes ‘öğrenci’dir. Onlar için insanların en seçkinleri akademisyen olmuş, safralar ise diğer meslek dallarına dağılmıştır. Siyasetçi için en tehlikeli şey ‘bilmek’tir. Bilen, sormaz, tartışmaz, alternatifini aramaz. Akademisyenleri ise en iyi tanımlayan şey ‘bilmek’tir.
Doktorlara ve akademisyenlere dikkat edin. İyi olan kazansın.
8 Nisan 2011
sanırım bir çarpıklığı anlatmanın en güzel yolu, insanı, gözünün ortasında moloz yığını gibi bekleyen bu saçmalığa kahkahalarla güldürmekten geçiyor. çünkü insan bir eleştiri okurken kendini tutamıyor; o eleştirinin ideolojisi kendi kalıplarına ne kadar tersse, o kadar büyük bir ciddiyetle okuyor yazıyı. ve her okuduğu cümleye, anında, aklından bir savunma buluyor. haliyle ne okursa okusun, olaylara kendi penceresinden bakmaya devam ediyor… sanırım sivilay abla’daki mizah, bu ciddiyeti kırıyor. ve bu sayede, en ters fikirleri bile “aslında mantıklı olabilir” çerçevesinde değerlendiriliyor. ihtiyacımız olan şey, tam da bu zaten.