bir dönüşüm yaşanıyor çevremde.
ya da ben öyle zannediyorum…
ama gördüğüm tablo şu: eskiden kayıtsız-şartsız kabul edilen tabular, artık sorgulanıyor.
yıllardır türban yüzünden çeşitli sosyal ve insani haklardan mahrum bırakılan insanlara, artık daha farklı bir anlayışla bakılıyor.
nedenini tam kestiremiyorum. birkaç fikir var sadece aklımda:
belki, yakın tarihte 28 şubat sürecinde; ya da, daha öncesinde benzer zamanlarda, topluma sürekli olarak belli bir düşünce kalıbını aşılamaya çalışan medyanın direnci kırıldığı için… artık “siyasi simge”, “şeriat habercisi”, “dinin gereği değil” gibi cümle kalıplarına, kimse alâka göstermediği için.
belki, eskiye göre çok daha sosyal olan, her türlü insanla her an iletişim halinde olan 80′-90′ nesli, olaylara daha eleştirel bakabildiği için, olayların iç yüzünü daha iyi görebildiği için. bilgiyi, sadece kendisine medya tarafından sunulan şekliyle değil, her biçimiyle inceleme fırsatı bulduğu için.
belki, türbandan dolayı mağdur olan insanlar, artık popülist yaklaşımlara prim vermedikleri için. sokaklara inip siyasi partilerin reklam malzemesi olmaktan kaçındıkları için.
ya da en mantıklısı, bunlar gibi çokça nedenin, ülkede değişen şartların, ortak bir sonucu olarak…
ama kesin olan tek şey, değişiyor bir şeyler.
yıllardır yaşananları sorguluyor insanlar.
empati yapmaya çalışıyor çoğu insan… tesettürlü olmasa da, türbanlı insanın tercihini, önce kabullenip sonra sorguluyor. geçmişte olanın tam tersi yani: kabullenmeden önce sorgulamaktansa, bu iki eylemin sırasını değiştirme cesaretini gösterebiliyor.
çoğu kişi artık, türban sorununun, neden sorun olduğunu anlamaya çabalıyor. aslında tamlamanın parçalarını incelemek bile yeterli: mantıksızlık, işin doğasında gizli. bir “hırka sorunu”, “gömlek sorunu”, “ceket sorunu”… ne kadar sorunsa; “türban sorunu” da o kadar sorun aslında. bir kıyafetin sorun teşkil etmesi, başlı başına bir hata.
dahası…
türban meselesi benim gözüme, her şeyden önce, salt bir cinsiyet ayrımcılığı olarak görünüyor. nedeni ise şu:
türbanından dolayı bir kız öğrenci sınıftan çıkarılabilirken, bana kimse bir şey demiyor.
oysa, benim kafamda da aynı türban var. tek fark: bendeki görünmüyor…
işte bu yüzden, en çok da bir kadının türban konusunda hararetli cümlelerle olumsuz fikirler beyan etmesi, bana fazlasıyla ironik geliyor.
ben erkeğim. bu yüzden, türbanlı bir insanın sosyal hayatta yaşadıklarını anlamak için yapabileceklerim, “tahmin etmek”ten öteye gidemiyor.
ama farz-ı muhal türban konusunda merakları olan tesettürsüz bir kadın olsaydım, yapacağım ilk iş, bir günlüğüne başımı örtüp insanların arasına karışmak olurdu… her zaman uğradığım yerlere uğrardım: kafeler, alışveriş merkezleri, kitapçılar, lokantalar vs… ve “fark”ı arardım insanların bakışlarında, tavırlarında.
neyin eksik ya da fazla olduğunu anlamaya çabalardım.
ama söylediğim gibi: düşünceler değişiyor.
tavırlar değişiyor…
öyle sanıyorum ki: bazı şeyler gerçekten iyiye gidiyor.
“look beyond the veil” diye bir slogan dolaşıyor yabancı sitelerde.
harika bir cümle.
bu konuda çelişik fikirleriniz varsa, bir şeyleri kalıbına oturtmakta güçlük çekiyorsanız, ne yapmanız gerektiğini güzel bir sadelikle özetliyor:
look beyond the veil,
please…