duymayanlar çoktur…
bir şair.
ama bambaşka.
yeterince geç bir saatte, yeterince kuytu bir köşeye sinip de okumaya başlarsanız, size şiir denen şeyin insanın içini nasıl allak bullak edebileceğini gösterir.
daha yaşı genç… 70′ doğumlu. yenilerden yani. ama ağlatabilir. şiir dinlerken kulağınıza gelen sesin, ötelerden değil, bir insanın yüreğinden geldiğini gösterir.
bir şiirinde der ki:
***
güzeldim de galiba bunu nasıl söylesem:
eline sağlık Tanrım leyla çok güzel olmuş
Tanrım eline sağlık dünya da çok güzel olmuş
keşke biraz ölmesem
(bir ki deneme)
***
ve bir denemesinde:
***
Eyüp’te kalabalığın su gibi aktığı bir caddede gördüm onu. Eski zamanlardan günümüze sarkmış gibiydi. Ne kıyafetleri bizimkine benziyordu, ne de bakışları. Duvarın dibine bir kilim sermiş, kilimin bir ucuna oturmuş, önüne de on demek kadar gül koymuştu. En az seksen yaşında. Sanırsınız, kilimin üzerine ürkek bir kuş konmuş…
Bu ilginç görüntüsüne rağmen, inanın, kimsenin dikkatini çekmiyordu. Onun yerinde filanca bankanın kredi kartını tanıtan manken olsaydı eğer, gözlerinde bozukluk olanların bile dikkatini çekerdi.
Önce uzun uzun onu seyrettim, sonra önündeki güllere eğilip baktım. Belli ki gülleri toplayalı çok olmuş. Sararmış, solmuş, boyunlarını bükmüşler. Demek ki pek alan yok.
Bu solgun görüntülerine rağmen, plastiğe benzeyen ve ağzına kadar hormon doldurulan güllerden daha iyi görünüyorlar. Ve mis gibi kokuyorlar. Gülleri koklayınca evde yapılan reçeller aklıma geldi.
“Nine, güllerin demeti ne kadar” diye sordum. “Beş yüz” dedi. Bir demet gül alıp iki milyon verdim. “Bu para çok oldu” deyip zorla bir demet gül daha verdi. Ve gülü verirken de ekledi: “Hak geçmesin.”
Ahh benim güzel ninem…
Çok yaşa emi…
(Gül Nine)
***
ve en sevdiklerimden birinde:
***
yağmura, nisana ve yaşıma aldanıp,
uçurumları kıyı sanarak
ve dağlar erişilmeyince acı verir
sözünü unutarak,
kaf dağına gitmek istedim.
ırmak inadıyla yürüdüm uzaklara.
bir derviş olup yürüdüm uzaklara.
yanıldı denektaşım geriye döndüm,
kutsal sözler panayırına sığınıp
ipeksi bir sessizliğe büründüm:
bir hayat, mahçup ve duru
Tanrım, gülleri
ve sessiz harfleri koru.
(düş ve dua)
***
başka bir yazısında:
***
Ve uykunun, boş bir kağıda imza atmaktan farksız olmadığını biliyorum. Çünkü O olmasa, hiç birimizin gücü uykudan uyanmaya yetmez.
(Sofra Bezi)
***
bir başka yazıda daha:
***
İnsanlar, neşeliyken doğru kararlar veremezler. “Bugün iyi günümdeyim, verdim gitti” gibi… Bundan dolayı, en mühim kararlarımı, moralim bozukken veriyorum. Sorun şu ki, böyle de olmuyor…
(Eski Derferler’den)
***
gariptir, bambaşkadır.
şu saatte kendini, keyifle okutandır.