“after nine years, you know what i realize? ignorance is bliss…”
yani “cehalet erdemdir” diyordu the matrix’te ekibi ajanlara satan karakter cypher.
aslında -sanırım- shakespeare’e ait bir sözmüş.
dün itibariyle doğruluğunu test etme imkânı buldum; hayretler içerisindeyim.
lisede, hazırlıkta bir ingilizce hocamız vardı: nuray ayverdi. okulun en meşhur hocalarından… interchange dersini anlatıyordu. dersin ortasında sınıfa dalan en az kendisi kadar havalı -ismi konusunda yanılmıyorsam- nuriye hoca, öğrencilere aldırmadan, gür sesiyle epey bir muhabbet etti nuray hanımla. kendisi tam bir kız öğrenci düşmanı olan nuriye hoca, yine kendini tutamamış ve sınıftaki kızlara birer birer azarlamaya başlamıştı. taa ki o son cümleye kadar:
(etrafı kokluyor ve)
-a aaa? kim annesinin angel’ını giymiş bakiim?
ve sınıfça gülme krizine girildi.
o bizi karşısına aldığında tir tir titreten hocanın, sınıfı tek kelime edemeden koşarcasına terk edişini neşeyle izlemiştik ve bu olay 4 yıl boyunca bir efsane tadında konuşuldu durdu tüm okulda.
dün house izliyorum. 7. sezon, 3. bölüm: unwritten.
intihar teşebbüsü yarım kalan yaşlı bir kadın yazarı anlatıyor. kadının ilginç bir özelliği; ortamı ve olayları çok iyi inceliyor ve ufacık ipuçlarından büyük çıkarımlar yapabiliyor. işte yine öyle bir an… kadın dr. cuddy’nin parfümünün kokusunun, hizmetçisinin üstüne sinmiş olduğunu fark ediyor ve hizmetçiyi kovuyor.
ama bir cümle var ki; bunca yıllık cehaletimi, uçan tekme olup yüzümün ortasına patlattı:
that is an interesting perfume you are wearing…
neee? kulaklarıma inanamıyorum.
perfume you are wearing mi?
wearing mi???
yani parfüm dediğiniz şey siz ingilizler için giyilebilir bir şey mi?
sahi neydi parfüm sürmenin ya da dökmenin ya da sıkmanın -her neyse işte- ingilizcesi?
araştırdım ve gördüm…
ve yıllar sonra öğrendim ki to wear perfume denirmiş ona.
yani bizim o kahkahalarla güldüğümüz dil sürçmesinin zemininde, benim ancak 10 yıl sonra öğrenebileceğim bir mantık gizliymiş.
tüm olanlar o kadar da mantıksız değilmiş.
bu cehalet sayesinde, lisedeki o olayı hatırladığım her an yüzümde oluşan o kocaman gülümsemeyi düşününce; bugün anlıyorum ki:
ignorance is bliss…